2 Kasım 2022 Çarşamba

 PLANLI EKONOMİK KÜÇÜLME

 

Küresel sosyal metabolizmanın özellikle 2. Dünya Savaşı’ndan beri logaritmik biçimde büyümesi bilim insanlarının “Büyük İvmelenme” (The Great Acceleration) dediği olguyu da beraberinde getirdi.

Özellikle son 30 yılda iktisadi politikaların gittikçe finansallaşan bir dünyada gerçeklikten kopmasıyla aslında insan refahının göstergelerinden sadece birisi olan ekonomik büyüme adeta sorgulanamaz, tartışılamaz bir model halini aldı.

Ancak günümüzde sosyal ve çevresel sonuçlarından bağımsız gibi görünen, dışsallıkların hesaba katılmadığı ekonomik büyümenin gezegensel sınırları zorladığına dair her geçen gün daha fazla kanıt ortaya konuyor.

 Planlı ekonomik küçülme bu anlamda sosyal hareketlerin içerisinden çıkarak “daha fazlası değil, daha farklısıyla iyi yaşayabiliriz” diyen ve ekonomik büyümenin durdurulmasını/tersine çevrilmesini telkin eden akımı ifade eder.

 Décroissance (degrowth’un Fransızcası) kavramı ilk olarak 1972’de ünlü Fransız aydın André Gorz tarafından kullanılmıştır.

 Öte yandan kavramın anlam kazanması ve uluslararası anlamda bilimsel değer kazanması yine aynı yıl yayınlanan MIT raporu ‘Ekonomik Büyümenin Sınırları’ (Meadows vs. 1972) ile olmuştur.

 Sosyal metabolizma yaklaşımının kurucusu ve  ekonominin temelde termodinamiğin 2. yasasına (entropi yasası) dayandığı yaklaşımını öne süren Nicholas Georgescu-Roegen’in yazılarını 1979’da derleyen Jacques Grinevald’ın Demain la décroissance (Yarın küçülme) başlığıyla yayınladığı kitap ise bu adı taşıyan ilk yayın olmuştur.

 

Kavramın içeriğinin genişletilmesi ve uluslararası ilgiye kavuşması için ise 2002’de UNESCO’da postkalkınma akımınınöncülerinden Serge Latouche tarafından düzenlenen “Kalkınmayı tersine çevirmek, dünyayı yeniden kurmak” konferansını beklemek gerekmiştir.

2002’den bu yana ekolojik krize paralel olarak büyüyen planlı ekonomik küçülme tartışması bugün 5. uluslararası konferansını gerçekleştirmiş, 7 kıtada takipçi bulmuş, özellikle iklim değişikliğine adalet perspektifinden çözüm arayanlar arasında temel tartışma konularından biri olmuştur.

 Planlı ekonomik küçülme her şeyden önce büyüme odaklı bir ekonominin eleştirisidir.

 Kamuoyundaki sürdürülebilirlik tartışmasının, salt iktisadi büyümeyi hedefleyen ekonomizmden koparak ekonomik büyümeyi sosyal, kültürel ve siyasi bir hedef olarak terk etmesi gerektiğini savunur.

 Bu anlamıyla planlı ekonomik küçülme, küresel toplumun bugünkünden radikal biçimde farklı örgütlenerek ve önceliklerini değiştirerek daha az kaynak tüketimiyle daha iyi yaşayabileceğini iddia eder.

 Dolayısıyla ağırlıklı olarak paylaşım-dayanışma ekonomisi, gönüllü sadelik, karşılıklı yardım ve sosyal bakım ile toplumsal/gezegensel müştereklerin çoğaltılması çağrısında bulunur.

 Planlı ekonomik küçülme, GSYH (Gayrı Safi Yurtiçi Hasıla) rakamlarının  negatif olması veya ekonominin finansal krizlerde olduğu gibi  kontrolsüzce daralması anlamına gelmez.

 Tam tersine planlı ekonomik küçülme, toplumsal refah için ekonomik büyüme gerektiği mantığının kırılarak bunun bir parametre olmaktan çıkmasını savunur.

 Planlı ekonomik küçülme önerisinin başlıca boyutları, doğanın finansallaşmasının, metalaşmanın, müştereklerin çitlenmesinin önüne geçilmesi, bunlar yapılırken Jevons paradoksuna yol açan

kaynak verimliliği ve nüfus artışı gibi konuların yerine müştereklerin çoğaltılması, alternatif para birimleri, zaman paylaşımı, kooperativizm, Buen Vivir (iyi yaşam), kamu borcunun toplumsal denetimi, toplumsal cinsiyet eşitliği, eko-köyler/mahalleler gibi seçeneklerin değerlendirilmesidir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

  BİR MATEMATİK YAPIMCISI VAR Neden hiçbir şey yok değil de var?   Bu soruya dinin verdiği cevap “Tanrı dünyayı yarattı, onun için bir...