PLANLI EKONOMİK KÜÇÜLME
Küresel sosyal metabolizmanın özellikle 2. Dünya
Savaşı’ndan beri logaritmik biçimde büyümesi bilim insanlarının “Büyük
İvmelenme” (The Great Acceleration) dediği olguyu da beraberinde getirdi.
Özellikle son 30 yılda iktisadi politikaların gittikçe
finansallaşan bir dünyada gerçeklikten kopmasıyla aslında insan refahının
göstergelerinden sadece birisi olan ekonomik büyüme adeta
sorgulanamaz, tartışılamaz bir model halini aldı.
Ancak günümüzde sosyal ve çevresel sonuçlarından
bağımsız gibi görünen, dışsallıkların hesaba katılmadığı ekonomik
büyümenin gezegensel sınırları zorladığına dair her geçen gün daha
fazla kanıt ortaya konuyor.
Planlı ekonomik küçülme bu anlamda sosyal
hareketlerin içerisinden çıkarak “daha fazlası değil, daha farklısıyla iyi
yaşayabiliriz” diyen ve ekonomik büyümenin durdurulmasını/tersine çevrilmesini
telkin eden akımı ifade eder.
Décroissance (degrowth’un Fransızcası) kavramı
ilk olarak 1972’de ünlü Fransız aydın André Gorz tarafından
kullanılmıştır.
Öte yandan kavramın anlam kazanması ve
uluslararası anlamda bilimsel değer kazanması yine aynı yıl yayınlanan MIT
raporu ‘Ekonomik Büyümenin Sınırları’ (Meadows vs. 1972) ile olmuştur.
Sosyal metabolizma yaklaşımının kurucusu ve ekonominin temelde termodinamiğin 2.
yasasına (entropi yasası) dayandığı yaklaşımını öne süren Nicholas
Georgescu-Roegen’in yazılarını 1979’da derleyen Jacques Grinevald’ın Demain la
décroissance (Yarın küçülme) başlığıyla yayınladığı kitap ise bu adı taşıyan
ilk yayın olmuştur.
Kavramın içeriğinin genişletilmesi ve uluslararası
ilgiye kavuşması için ise 2002’de UNESCO’da postkalkınma akımınınöncülerinden
Serge Latouche tarafından düzenlenen “Kalkınmayı tersine çevirmek, dünyayı
yeniden kurmak” konferansını beklemek gerekmiştir.
2002’den bu yana ekolojik krize paralel olarak büyüyen
planlı ekonomik küçülme tartışması bugün 5. uluslararası konferansını
gerçekleştirmiş, 7 kıtada takipçi bulmuş, özellikle iklim
değişikliğine adalet perspektifinden çözüm arayanlar arasında temel
tartışma konularından biri olmuştur.
Planlı ekonomik küçülme her şeyden önce büyüme
odaklı bir ekonominin eleştirisidir.
Kamuoyundaki sürdürülebilirlik tartışmasının,
salt iktisadi büyümeyi hedefleyen ekonomizmden koparak ekonomik büyümeyi
sosyal, kültürel ve siyasi bir hedef olarak terk etmesi gerektiğini
savunur.
Bu anlamıyla planlı ekonomik küçülme, küresel
toplumun bugünkünden radikal biçimde farklı örgütlenerek ve önceliklerini
değiştirerek daha az kaynak tüketimiyle daha iyi yaşayabileceğini iddia eder.
Dolayısıyla ağırlıklı olarak paylaşım-dayanışma
ekonomisi, gönüllü sadelik, karşılıklı yardım ve sosyal bakım ile
toplumsal/gezegensel müştereklerin çoğaltılması çağrısında bulunur.
Planlı ekonomik küçülme, GSYH (Gayrı Safi
Yurtiçi Hasıla) rakamlarının negatif olması veya ekonominin finansal
krizlerde olduğu gibi kontrolsüzce daralması anlamına gelmez.
Tam tersine planlı ekonomik küçülme, toplumsal
refah için ekonomik büyüme gerektiği mantığının kırılarak bunun bir
parametre olmaktan çıkmasını savunur.
Planlı ekonomik küçülme önerisinin başlıca
boyutları, doğanın finansallaşmasının, metalaşmanın, müştereklerin çitlenmesinin
önüne geçilmesi, bunlar yapılırken Jevons paradoksuna yol açan
kaynak verimliliği ve nüfus artışı gibi konuların
yerine müştereklerin çoğaltılması, alternatif para birimleri, zaman
paylaşımı, kooperativizm, Buen Vivir (iyi yaşam), kamu borcunun toplumsal
denetimi, toplumsal cinsiyet eşitliği, eko-köyler/mahalleler gibi seçeneklerin
değerlendirilmesidir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder