2020 - TİCARET SAVAŞLARI - 1
Geride
bıraktığımız yılın kurallı ticaret bakımından bir süredir devam eden
eğilimlerin artık su yüzeyine belirgin şekilde çıkmaya başladığı önemli bir
dönem olarak nitelendirilmesi olasıdır.
İlk
olarak dikkati çeken, teknolojik gelişmelerin oluşturduğu ticari ortamın,
özellikle mevcut kurallarla artık düzenlenemediği bir aşamaya gelinmiş
olmasıdır.
Kurallı
ticaret konusunda 1995 yılından bu yana anlamlı çok taraflı bir düzenleme
yapılamamıştır.
Diğer
bir ifade ile teknolojik gelişmelerin oluşturduğu yeni ortamda uygulanacak
kurallar konusunda, başta Dünya Ticaret Örgütü olmak üzere çok taraflı sistem
yanıt vermekten uzak olmuştur.
DTÖ
ve öncesindeki GATT şekillenirken bu yapının en başat özelliğinin tüm üyelerin
katılımıyla sürekli bir müzakere ortamının oluşturulması olmuştu.
Böylece
küresel ticaretin kural konulmasına gereksinim duyduğu alanlar sürekli olarak
müzakere edilmiş ve oydaşım ile varılan mutabakatlar sekiz liberalleşme turuyla
tüm taraflar açısından bağlayıcı hukuk kurallarına dönüştürülmüştü.
Kural
koyan son tur 1995 tamamlanan Uruguay turudur.
Bu
sürecin etkin olarak yürütülmesinde kalkınmış sanayi ülkeleri (ABD, AB,
Kanada ve Japonya) etkin rol oynamışlardı.
Ancak
günümüzde gelişme yolundaki ülkelerin daha fazla söz sahibi olmalarının yanı
sıra Çin’in başat bir ekonomik güç olarak ortaya çıkması ile birlikte oydaşıma
varmanın artık olanaklı olmadığı bir süreç başlamıştır.
Belki
de bunun doğal sonucu ABD, AB ve Çin’in üç başat ekonomik güç olarak küresel
ticaretin yeni kurallarını oluşturmak ve oluşturdukları bu kuralları evrensel
uygulamaya dönüştürmek için bir rekabete girdikleri görülmektedir.
Burada
bu başat ülkelerin geliştirdikleri teknolojinin diğer ülkeler tarafından yaygın
uygulanması sağlayacak kural koyma yarışının hız kazandığı görülmektedir.
Kısacası
ticaret savaşları olarak nitelendirilen bu olguyu teknoloji savaşı olarak
tanımlamak olasıdır.
Bahsedilen
üç başat güç arasında AB teknoloji bakımından yarışmaya katılmaya niyetli
olduğunu belirten açıklamalarına rağmen henüz ciddi bir atılım göstermemiştir.
Dikkati
çeken diğer bir gelişmede uluslararası ticarette korumacı önlemlerin artması
olmuştur.
Küresel
kriz sonrasında popülist-milliyetçi akımların yükselmesi doğal olarak
ticaret alanını da etkilemişti.
2019
yılına ilişkin “Global Trade Report”2 bu konudaki tehlikeli gelişmeye
işaret etmektedir.
Rapora
göre geçtiğimiz yıl ülkelerin korumacı önlemleri artmış ve küresel
ticaretin birikimli olarak %40’ını olumsuz yönde tesir eden bini aşkın korumacı
önlemin yürürlüğe girdiği bir yıl olmuştur.
Raporda
bu gelişmenin sadece ABD ve Çin tarafından konulan ticareti kısıtlayan
önlemlerle sınırlı olmadığı daha genel bir uygulamaya dönüştüğü
belirtilmektedir.
DTÖ’nün
bu konuda yayımladığı raporda küresel ticarette korumacı eğilimlerin
arttığı ve ithalatı kısıtlayan engellerin 747 milyar ticaret hacmini
kapsadığı ve 2012 yılından beri rekor seviyeye ulaştığı belirtilmektedir.
Üzerinde
durulması gereken bir diğer gelişme de küreselleşme sonucunda ekonomilerin
değer zincirleri ile bağlı olan ABD ve Çin başta olmak üzere başat ekonomileri
birbirleri ile arasındaki bağın zayıfladığı bir dönemin başlaması olmuştur.
Dünyanın
en büyük iki ekonomisi olan Amerika Birleşik Devletleri ile Çin Halk Cumhuriyetinin
ticaret savaşı olarak başlattığı ancak içinde teknoloji yarışmasının yer aldığı
çekişme, alışılmış anlamda küreselleşmenin darbe aldığı bir düzene
evirilmeye başlamıştır.
Her
iki ülkenin de aldığı önlemler birbirlerine olan bağın, henüz dramatik
ölçüde olmasa da, “ayrışma” sürecine girdiğini göstermektedir.
ABD
ile Çin arasındaki yoğun ticari ve ekonomik ilişkilerinde “ayrışmaya ” doğru
gidişin önümüzdeki yılda devam etmesi kuvvetle muhtemeldir.
Çin’in
1970’lı yıllarda başlattığı liberal ekonomik anlayış 2001 yılında Dünya
Ticaret Örgütüne dâhil olması ile artık liberal ekonomik düzenin
geriletilemeyecek şekilde kurallı ticaret algılayışının sağlam temellere
oturduğu fikri genel kabul görmüştü.
Daha
sonra 2008 ekonomik krizinin de açığına çıkarttığı gelişmiş ülkelerdeki orta
sınıfının ve özellikle mavi yakalıların küreselleşmenin yarattığı refah
artışından yeteri kadar pay alamadıkları savı ön plana çıkmış ve “eşitsizlik”
kavramı tartışması gelişmişti.
Bu
kavram üzerine inşa edilen siyasi platformlar, milliyetçi-popülist akımın
sözcülüğünü yapan siyasetçilerin etkinliğini de arttırmıştı.
ABD’nin
bu dönemde uyguladığı politikalar 2019 yılına da damgasını vurmuştur.
Başkan
Trump korumacılığın yararlı olduğunu fikrini açık bir şekilde işleyerek ticaret
açıklarını gündeme getirmiş ve ABD’nin en çok açık verdiği ülkeleri hedefe
koymuştu.
Bunlar
arasında tabiatıyla Çin’in, NAFTA ülkelerinin (Kanada-Meksika), Avrupa Birliği
ülkeleri (Almanya, İtalya, İrlanda) Japonya, Hindistan ve Kore’ye karşı ilk
planda önlem almaya başlamıştı.
ABD
Yönetiminin almaya başladığı önlemler sonucunda 2019 yılının son aylarında
bazı gelişmeler yaşanmıştır.
Kanada
ve Meksika ile yapılan anlaşmanın (US – Mexico – Canada Agreement –
USMCA) onay süreci kesinleşmiştir.
Kuzey
Amerika Serbest Ticaret Anlaşmasının (NAFTA) koşullarının değiştirilerek
yenilenen ve 2018 yılında Kanada Meksika ve ABD Başkanları tarafından imzalanan
yeni ABD, Meksika ve Kanada Anlaşmanın (US-Mexico-Canada Agreement - USMCA)ABD
Kongresinden onaylanması kesinleşmiştir.
Yine
aynı şekilde Çin ile sürdürülmekte olunan olan ticaret
savaşının ateşkes olarak nitelendirilebilecek “Birinci Safha”
anlaşmasını sonuçlandırılması konusunda anlaşmaya varılmıştır.
Diğer
yandan, Başkan Trump’ın yönetimi devir aldığı Ocak 2017’den bu yana geçen süre
içinde liberal ekonominin ana gövdesini oluşturan Dünya Bankası,
Uluslararası Para Fonu ve Dünya Ticaret Örgütü (DTÖ) gibi kurumsal yapılara
karşı uyguladığı Amerikan politikasının somut sonuçları 2019 yılı
Aralık ayının ikinci yarısında şekillenmiştir.
Çok
taraflı sistemin 70 yıllık birikiminin oluşturduğu ortamın karşı karşıya
kaldığı “çözülme” sürecinin 2020 yılında da devam edeceği
düşünülmektedir.
Ayrıca
Başkan Trump’ın Avrupa’yı hedefe koyduğuna dair işaretler
de görülmeye başlanmıştır.
Bu
da ABD’nin büyük miktarda açık verdiği Avrupa Birliği ile daha önce
varılan “ateşkes”in sorgulanmasına neden olan gelişmelerdir.
Bunlar
da kısaca: DTÖ’nün, AB’nin Airbus uçaklarının üretimine sağladığı
sübvansiyonlarla ilgili uyuşmazlık panelinin Amerika lehine verdiği karar
doğrultusunda ABD’nin uygulayacağını ilan ettiği cezai gümrük tarife artışları
konusudur.
Diğer
taraftan Fransa’nın Amerikan firmalarına uygulanacağını ilan ettiği “dijital
vergi” de ilişkiler de önemli, rahatsızlık yaratmaktadır.
AB
ile ticari ilişkilerin varılmış olan “ateşkese” rağmen ne yöne evirileceği
de henüz ortaya çıkmamıştır.
Trump
Yönetiminin bu şekilde tanımlanabilecek ve 2020 yılında küresel gündemi
meşgul edecek dört ana ilgi alanı bu şekilde özetlenebilir.
Bu
dört konuyu önümüzdeki yıla etkileyecek ve küresel ticaretin yeni
kurallarını şekillendirecek gelişmeler olarak nitelendirmek olasıdır.
Başkan
Trump’ın son iki yıl içinde küresel ticaretin kurallarını korumacılık
anlayışı ile yeniden yazması ve 70 yılda ABD’nin kendi öncülüğünde oluşan
kurallar düzenini değiştirmek konusundaki ısrarlı politikalarını
uygulamaya devam etmesi beklenmektedir.
USMCA’nın
onaylanma sürecinin kesinleşmesi ve Çin ile “Birinci Safha” anlaşmasının
imzalanması konusunda mutabakat küresel ticaret konularında
gerginliğin bir nebze de olsa azalacağı ileri sürülmektedir.
Ancak
bu konuları “sistemik” bir iyileşmeden ziyade süresi belli olmayan bir
rahatlama olarak değerlendirmek olasıdır.
Geleneksel
olarak kabul görmüş küreselleşme, uluslararası ticaretin liberalleşmesi,
kurallı ticaret, çok taraflı arayışlar yerine geçtiğimiz yıl özellikle başat
ülkelerin aralarında yeni kuralları koyma amaçlı rekabetin çoğalması, ticari
gerginliklerin artması, gümrük tarifelerin yükselmesi, karşılıklı olarak
sorunların baskı yoluyla çözümlenmesi arayışları gündemi oluşturmuştur.
Bu
durumun artık “yeni normal” olarak tanımlanması olasıdır.
Bununla
beraber yukarıda özetlenen gelişmelerin irdelenmesi önümüzdeki yılda
uluslararası ticarette etkilerinin değerlendirilmesi bakımından yararlı
olacaktır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder