2 Kasım 2022 Çarşamba

  COVID-19 VE İNSAN SERMAYESİ - 1

 

 COVID-19 pandemisi, küresel ekonomiyi son seksen yıllık dönemin en derin resesyonuna sürükledi.

 Avrupa ve Orta Asya bölgesindeki yükselen piyasaların ve gelişmekte olan ekonomilerin GSYH’sının 2020 yılında yüzde 4,4 daralması bekleniyor.

 Artan yurtiçi salgınlar ve pandemiyle ilgili kısıtlamaların iç talepteki düşüşü artırması, şiddetlenen arz kesintileri ve duran imalat ve hizmet faaliyetleri nedeniyle 2020'nin ilk yarısında bölgesel üretim çöktü.

 Yıl sonu itibariyle, günlük 3,20$’lık yoksulluk sınırını esas aldığımızda, tahminler bölgenin yükselen ve gelişmekte olan ülkelerinde ilave 2,2 milyon kişinin daha yoksulluğa sürüklenebileceğini tahmin etmektedir.

 Üst orta gelirli ülkelerde geleneksel olarak kullanılan 5,50 dolarlık yoksulluk sınırı esas alındığında, bu rakam 6 milyona kadar çıkabilecektir.

 COVID-19 pandemisi Avrupa ve Orta Asya bölgesinde insan sermayesini doğrudan vurmuş, hem eğitimi hem de sağlığı olumsuz yönde etkilemiştir.

 Okulların kapatılması, eğitim süresinde üçte bir ile bir tam okul yılı arasında bir öğrenme kaybına açabilecektir; ayrıca dezavantajlı geçmişten gelen öğrencileri orantısız bir şekilde etkileyerek eşitsizlikleri daha da ağırlaştırabilecektir.

 Macaristan ve Hırvatistan temel eğitim alanında iyi göstergelere sahiptir ancak yüksek öğretimde geride kalmıştır.

 Sağlık ve eğitim göstergeleri her zaman birbirleriyle ilintili değildir.

Rusya eğitimde en yüksek değerlere sahip ülkelerden birisidir ancak kısmen yüksek sigara kullanımı ve aşırı alkol tüketimi seviyelerinden dolayı bölgede sağlık değerleri en düşük ülkelerden birisidir.

 Bununla birlikte, çalışma alanlarında güçlü bir cinsiyet farkı mevcuttur ve fen, teknoloji, mühendislik ve matematik (STEM) alanlarında kadınların varlığı erkeklere göre halen önemli ölçüde daha düşüktür.

 Bu fark önemli sonuçlar doğurmaktadır çünkü STEM disiplinlerinden mezun olanların işgücü piyasasına katılma ve daha yüksek ücretler kazanma eğilimi daha fazladır.

 Sigara kullanımındaki ve aşırı alkol tüketimindeki cinsiyet farkı oldukça belirgindir ve her iki davranış da erkekler arasında daha yaygındır.

 Sonuç olarak, özellikle Rusya ve Doğu Avrupa'da olmak üzere bölge genelinde erkeklerin ölüm oranları kadınlara göre daha yüksektir.

 İnsan sermayesi birikiminin kalkınma için önemli olduğu gerçeği, bu çabanın aciliyetini daha da vurgulamaktadır.

 Esasen, kişi başına düşen gayrısafi yurtiçi hasılada (GSYH) ülkeler arasında kaydedilen farklılıkların yüzde 10-30'u, insan sermayesindeki farklılıklara bağlanabilir.

 İnsan sermayesindeki farklılıklar çok uzun vadeli etkilere sahiptir:

 1900 yılında ilkokul seviyesinde okullaşma oranlarında kaydedilen farklılıklar, 2000 yılında kişi başına düşen GSYH'deki farkın büyük kısmını açıklamaktadır.

 1918 grip salgını sırasında doğan çocukların eğitim ve sağlığı üzerindeki uzun vadeli etkilerinin gösterdiği gibi, günümüzde salgın nedeniyle ortaya çıkan insan sermayesi birikimi farkları, sadece ülkeler için değil aynı zamanda bireyler için de uzun süreli etkilere sahip olabilir.

 2018 yılında Dünya Bankası İnsan Sermayesi Projesini başlattı.

 Projenin ana bileşenlerinden biri İnsan Sermayesi Endeksidir (HCI) .

  HCI, doğduğu ülkede hüküm süren zayıf eğitim ve kötü sağlık riskleri göz önüne alındığında, bugün doğan bir çocuğun 18 yaşına geldiğinde sahip olmayı bekleyebileceği beşeri sermaye miktarını ölçer.

 HCI, üç bileşen aracılığıyla doğumdan yetişkinliğe kadar olan süreci ölçüyor:

 • Çocukların doğumdan okul çağına (5 yaş) kadar hayatta kalıp kalmadıklarına dair bir ölçü

 • Beklenen temel eğitim (ilk ve orta öğretim) süresinin (yıl) Kaliteye göre ayarlanmış bir ölçüsü

 • İki geniş kapsamlı sağlık ölçüsü: çocuklarda büyüme geriliği oranları ve 15 yaşından 60 yaşına kadar yetişkin sağkalımı.

 Bölgenin küresel anlamda nispeten iyi bir konumda bulunması, bölge içindeki önemli farklılıkları gizlemektedir.

Ortalama olarak, bölgede en iyi performans gösteren ülke olan Finlandiya'da 2019'da doğan bir çocuk, tam eğitimli ve optimum sağlık durumundaki bir yetişkinin üretkenliğinin yüzde 79'una ulaşmasını bekleyebilmektedir.

Öte yandan, bölgenin en kötü performans gösteren ülkesi olan Tacikistan'da doğan bir çocuk, bu ölçütün ancak yüzde 50'sine ulaşabilmeyi bekleyebilmektedir.

 Ülkeler içinde coğrafi bölgeler ve sosyoekonomik statü dilimlerinde (beşte birlik) de önemli farklılıklar vardır - öyle ki bazı ülkelerde, çocukların hayatta kalması ve beklenen eğitim süresindeki en üst ve en alt sosyoekonomik beşte birlik dilimler arasındaki fark, ülkeler arasında gözlemlenen farklardan daha büyüktür; örneğin Türkiye, Arnavutluk ve Moldova.

 Dilimler arasında insan sermayesi sonuçları bakımından görülen farklılıklar büyüktür:

İnsan sermayesi sonuçlarındaki toplam farkın üçte biri, ülkelerin kendi içlerinde bu dilimler arasındaki farkı yansıtmaktadır.

 Örneğin Türkiye’de, en yüksek ve en düşük sosyoekonomik durum dilimleri arasındaki fark neredeyse Finlandiya ve Tacikistan’ın ortalama HCI endeks değerleri arasındaki farka eşittir.

Azerbaycan’da en yüksek ve en düşük dilimler arasındaki fark önemli ölçüde daha düşüktür.

 Finlandiyalı çocukların beklenen eğitim süresi 13,7 yıldır, aldıkları eğitimin kalitesi en iyi karşılaştırma ölçütünün yüzde 85’i kadardır ve 60 yaşındaki yetişkin sağkalım oranı yüzde 93’tür.

Finlandiya büyüme geriliği oranlarını bildirmemektedir; bunun sebeplerinden birisi bu oranların çok düşük olmasıdır.

 Dolayısıyla, hedeflenen beş yaş altı büyüme geriliği görülmeme oranı yüzde 100 olarak belirlenmiştir.

 

 Finlandiya, Tacikistan, Türkiye ve Rusya Federasyonu’nda İnsan Sermayesi Endeksinin bileşenlerinin gerçekleşen ve hedef değerleri

HCI Bileşeni –    Fin. – Tac. – Tür. – Rus. - Hedef

 

Bek. Eğ. Sü.(yıl) 13,7  10,9   12,1    13,7    13,7

 

Eğ. Kal.                 85     62      76       80       85

 

60 yaş.Yet. skal.  93     87      91       80       93

 

Büy.Ger.Olm.Ço.                    82       94     100

(ne Rusya ne de Finlandiya için HCI’da yok)

 

Toplam HCI       0,79    0,50   0,65    0,68

Eğitimin kalitesi, kişi başına ekstra GSYH’nın yaklaşık yüzde 46’sını sağlamaktadır; daha iyi sağlık durumu ise yaklaşık yüzde 3’ünü sağlamaktadır.

Rusya'nın kazanımlarının büyük çoğunluğu, Rusya'nın (sadece yüzde 80 ile) ve Tacikistan'ın (yüzde 87) Türkiye'nin (yüzde 91) gerisinde kaldığı daha iyi sağlık durumundan (yetişkin hayatta kalma oranlarıyla ölçülen) gelmektedir.

 İtalya yüksek bir kalite puanına sahiptir, ancak nispeten düşük bir eğitim düzeyine sahiptir ve Ukrayna düşük bir kalite puanına ancak yüksek bir eğitim düzeyine sahiptir.

 Azerbaycan, Tacikistan, Türkiye ve Özbekistan hariç tüm bölge ülkelerinde kaliteye göre uyarlanmış yüksek öğrenim süresi kadınlar için erkeklerden daha yüksektir.

 En büyük farklar Finlandiya ve Letonya’da kaydedilmiştir; buralarda kadınların kaliteye göre uyarlanmış yüksek öğrenim süresi erkeklerden 0,66 yıl daha uzundur.

Bu bulgu, kız çocuklarının öğrenmeye göre uyarlanmış eğitim sürelerinin bölgedeki hemen hemen her yerde erkeklerden daha yüksek olduğu temel eğitimde gözlemlenen model ile tutarlıdır.

 Bu anlamda, tüm eğitim kademelerinde, erkeklerin eğitim düzeyleri kadınlara göre daha düşüktür.

Yüksek öğretim kademesinde fen, teknoloji, mühendislik ve matematik (STEM) programlarına kaydolan kızların oranı erkeklere göre çok daha düşüktür.

 Ortalama olarak, Avrupa ve Orta Asya'daki yüksek öğretim öğrencilerinin yaklaşık yüzde 25'i 2017'de STEM programlarına kaydolmuştu.

 Bu oran Erkek öğrenciler arasında yüzde 38; kız öğrenciler arasında ise yüzde 15 civarındaydı.

Belçika'da, STEM programlarındaki erkeklerin sayısı kadınlardan dört kat fazladır (erkekler için yüzde 29, kadınlar için yüzde 7);

 Belarus’ta erkek yükseköğretim öğrencilerinin yüzde 58'i, kız öğrencilerin ise sadece yüzde 15'i STEM programlarından mezun olmuştur.

Bu farklar yüksek öğretimdeki STEM programlarına kayıt oranının erkekler için yüzde 33, kızlar için ise yüzde 18 olduğu Batı Balkanlar’da en düşük seviyededir —ancak yine de yüksektir.

 Kardiyovasküler hastalıkla ilişkili üç sağlık risk faktörünün yaygınlığı üzerinde odaklanmaktadır: obezite, tütün kullanımı ve aşırı alkol tüketimi.

 En düşük gelir düzeyine sahip ülkelerin bulunduğu bölgenin doğusunda obezite özellikle yetişkin kadınlar arasında yaygındır.

 Tüm eski Sovyet cumhuriyetlerinde kadınlar arasında erkeklerden çok daha yaygındır.

  Örneğin Rusya Federasyonu'nda yetişkin kadınların yüzde 30,4'ü ve yetişkin erkeklerin yüzde 17,4'ü obezdir.

 Orta ve Batı Avrupa'da, erkeklerin ve kadınların obezite oranları arasındaki farklar daha küçüktür ve yaygınlık erkekler arasında biraz daha fazladır.

 Avrupa ve Orta Asya'daki yetişkinler arasında ülke geliri ile epizodik aşırı alkol tüketiminin yaygınlığı (son bir ay içinde en az bir kez bir epizodda 60 gramdan fazla alkol tüketimi olarak tanımlanır) arasındaki korelasyon, yayılımı yüksek olmasına rağmen pozitif görünmektedir

Kültürel normların önemli bir rol oynadığı görülmektedir:      

 

İslam dini alkol tüketimini yasakladığından dolayı, Müslümanların oranının yüksek olduğu ülkelerde, gelir düzeylerine bakılmaksızın, epizodik alkol tüketicilerinin oranı çok düşüktür.

Nüfusunun büyük bölümü Müslüman olan Türkiye ve nüfusunun büyük oranı Hristiyan Ortodoks olan Rusya Federasyonu benzer gelir seviyelerine sahiptir ancak yetişkinler arasında aşırı epizodik alkol tüketiminin yaygınlığı WHO istatistiklerine göre Türkiye’de yüzde 4,3 Rusya’da ise yüzde 38,8’dir —neredeyse 10 kat daha yüksek.

 Kuzey Avrupa'da aşırı alkol tüketiminin yaygınlığı yüksektir, ancak yetişkin sağkalım oranları da yüksektir.

 Bu ülkelerin -ve diğer yüksek gelirli ülkelerin- sağlık sistemlerinin bu risk faktörlerinin sonuçlarını önemli ölçüde tamponladığı görülmektedir.

 Bölgedeki 48 ülkeden 44'ü ilköğretim öncesi eğitim kurumlarından yüksek öğretim kurumlarına kadar tüm eğitim sistemini kapattı.

 Sonuçta, bölgedeki ülkelerin yüzde 90'ı tam kısıtlama önlemlerini uygulamaya koydu, hareketliliği kısıtladı ve temel ihtiyaçları karşılayanlar dışındaki işletmeleri kapattı (yalnızca Beyaz Rusya, İsveç ve Türkmenistan tam kısıtlama önlemleri uygulamadı).

 10 Eylül 2020 itibariyle, Avrupa ve Orta Asya bölgesinde en az 222.906 kişinin COVID-19 sebebiyle öldüğü tahmin edilmektedir.

 COVID-19 enfeksiyonlarının hamile anneleri olumsuz etkileyebileceğine  ve erken doğumlara yol açabileceğine dair yakın geçmişte ortaya çıkarılan kanıtlar mevcuttur ancak bu konuda bir sonuca varmak için henüz çok erkendir.

 İkinci kanal, pandemiye bağlı olarak toplumsal hayatın kesintiye uğramasından kaynaklanan dolaylı etkilerdir.

 COVID-19'un yayılmasını kontrol altına almak için uygulanan çok çeşitli ilaç dışı müdahaleler, eğitim ve sağlık hizmetlerinin sunulmasını kesintiye uğratmıştır.

 Ayrıca ekonomik faaliyet üzerinde de çarpıcı etkileri olmuştur ve milyonlarca hane halkı için yoksulluk riskini artırmıştır.

  Avrupa ve Orta Asya'da uygulanan kısıtlama önlemleri ekonomik aktivitede ilk aşamada ortalama yüzde 10'luk bir azalma düşüşle ilişkilendirilmiştir

 Mart 2020'de bölgedeki hemen hemen tüm ülkeler, sosyal mesafeyi artırmak ve hastalığın yayılmasını önlemek amacıyla tüm eğitim sistemlerini kapattı.

 Bunu yapan ülkeler arasında, kaybedilen okul günleri sayısı 38'den (Danimarka'da) yaklaşık 120'ye (Azerbaycan, Gürcistan ve İtalya'da) kadar değişiklik göstermiştir

 Okulların kapatılmasının hastalığın yayılması üzerindeki etkisi ne olursa olsun, okulların kapatılmasının halihazırda okula kayıtlı olan çocuklar ve genç yetişkinler için bir öğrenme kaybına yol açacağı konusunda fikir birliği vardır.

 1916 yılında yaşanan çocuk felci salgınından;   İkinci Dünya Savaşından ve çeşitli doğal afetlerden; elde edilen kanıtlar normal eğitimin kesintiye uğramasının uzun süreli etkileri olduğunu göstermektedir.

 Birleşik Krallık'tan elde edilen kanıtlar, Mart-Mayıs 2020 arasında okulların kapatıldığı dönemde, durumu daha iyi olan ailelerin çocuklarının yoksul ailelerin çocuklarına göre evde öğrenmeye yüzde 30 daha fazla zaman ayırdıklarını göstermektedir.

Çalışmadaki iyimser senaryo, okulların kısa süreli (üç ay) kapalı kalacağını ve devletlerin etki azaltma çabalarının hiçbir çaba sarf edilmemiş olsaydı yaşanacak olan karşı olgusal öğrenme kaybının yüzde 20-60'ını telafi ettiğini varsaymaktadır.

 Orta senaryo, okulların daha uzun süreli kapalı kalmasını (beş aya kadar) ve daha az etkili bir azaltma (öğrenme kaybının yüzde 10-45 azaltılması) varsaymaktadır.

 Kötümser senaryo, okulların çok uzun bir süre kapalı kalacağını (normal bir okul yılının 10 ayının 7'si) ve azaltma çabalarının etkisiz kalacağını (karşı olgusal öğrenme kaybının sadece yüzde 5-15'inin azaltılması) öngörmektedir.

İyimser senaryo, okul eğitimindeki kesintinin 2019/20 eğitim-öğretim yılının sonunda yaşananla sınırlı kaldığı ve normal eğitimin 2020 sonbaharında devam ettiği bir duruma karşılık gelmektedir.

 Okul eğitiminde 2020/21 öğretim yılına uzanan bir kesinti, ülkeleri iyimser durumdan orta senaryoya çekecektir.

 İyimser ve orta senaryolarda, öğrenme kaybı bölgedeki tüm ülkelerde benzer olacaktır:

 0,2–0,4 öğrenmeye göre uyarlanmış eğitim yılı.

 Kötümser senaryoda, öğrenme kaybı 1,2 öğrenmeye göre uyarlanmış eğitim yılına kadar uzayacaktır.

 Azevedo ve diğerleri, okul eğitimindeki kesintinin öğrenme eşitsizliği üzerindeki etkisini desimüle etmektedir.

  Dünya Bankası'nın Avrupa ve Orta Asya Eğitim Küresel Uygulaması tarafından aynı simülasyon aracı kullanılarak yapılan tahminler, uzaktan öğrenme yöntemlerinin etkililiklerinin farklılaştığı varsayıldığında (en yoksul öğrenciler için yüzde 25, ortalama öğrenciler için yüzde 50 ve en zengin öğrenciler için yüzde 75 etkili), öğrencilerin en zengin beşte birlik dilimi ile en yoksul beşte birlik dilimi arasındaki okuma başarısı farkının Orta Asya'da 8-30 puan, Güney Kafkasya'da 11-18 puan, Batı Balkanlar'da 11 puan ve Orta Avrupa'da 9 puan artması beklenmektedir.

 2003 yılında ortaya çıkan SARS salgını sırasında, Tayvan'da poliklinik ziyaretleri yüzde 30'dan fazla azalmış ve bu düşüş birkaç ay sürmüştür.

 Mayıs 2020'nin başlarında Fransız hükümeti, uzman doktorlara başvuran hasta sayısının bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 51 azaldığını, pratisyen hekimlere yapılan ziyaretlerin ise yüzde 25 azaldığını bildirdi

 Roberton ve diğerleri, çocuk ve anne ölümlerinde pandeminin neden olduğu sağlık hizmetlerindeki aksamayla ilişkili artışlar için üç senaryo simüle etmiştir.

 İyimser senaryoda, sağlık hizmetleri arz ve talebinin yaklaşık yüzde 5 oranında azalacağı varsayılmaktadır.

 Orta senaryo, yaklaşık yüzde 10'luk bir düşüş olacağını varsaymaktadır.

 Kötümser senaryo, sağlık sistemi dışındaki aksaklıkların da (hareket kısıtlamaları gibi) etkisiyle yaklaşık yüzde 25'lik bir düşüş olacağını varsaymaktadır.

 Stuckler ve diğerleri, 2008-09’da yaşanan Büyük Resesyonun genel ölüm oranı büyük ölçüde sabit kalsa da Avrupa genelinde intihar ve karayolu trafik ölümlerindeki artışlarla ilişkili olduğunu göstermektedir.

 Bölgedeki ülkelerin

 (a) sağlam bir temel oluşturmak için temel eğitimi modernize etmesi;

 (b) orta öğretimin kalitesini ve anlamlılığını iyileştirmesi ve

 (c) eğitimin her iki kademesinde devam eden eşitsizlikleri ortadan kaldırması kritik önem taşımaktadır.

 Pandeminin insan sermayesi sonuçları üzerindeki etkilerine ilişkin bölümde sunulan simülasyonların gösterdiği gibi, temel eğitimde kayıp bir okul yılı eşdeğeri kadar olabilir.

2020'nin başlarında sınıflar uzak eğitim yöntemlerine geçiş yaptığında, öğretmenlerin büyük bir kısmı -ABD'deki bir ankete göre yüzde 57’si uzaktan eğitimi kolaylaştırmaya hazır olmadıklarını bildirmiştir.

  Çoğu öğretmen, online dijital teknolojileri kullanmak için gerekli dijital becerilere sahip değildir.

 

İlk yıllardaki yüksek kaliteli eğitim müdahaleleri, yüksek bir maliyet-fayda oranına sahiptir ve yaklaşık yüzde 13'lük yıllık yatırım getirisi sağlayabilir.

 Öğrenme mekanlarının fiziksel özelliklerinin eğitimde ilerleme üzerinde önemli bir etkisi vardır.

 Bunun öğrencilerin öğrenme performansındaki farklılaşmanın yaklaşık yüzde 16'sını açıkladığı tahmin edilmektedir.

Avrupa'daki ilkokulların sadece yaklaşık yüzde 30'u, Kıbrıs, Yunanistan ve Türkiye'de yüzde 10'dan daha az payla, yüksek düzeyde dijital donanımlı ve bağlantılı olarak sınıflandırılabilir.

 Birçok toplum koleji, bilgi teknolojisi, elektronik, muhasebe ve bankacılık gibi yüksek talep gören alanlarda mesleki ve kısa süreli sertifikalar da sağlamaktadır.

 Bu sertifikalar ve diplomalar, özellikle kadınlar için daha yüksek kazançlarla da ilişkilidir ve kısa vadede yüksek yatırım getirisi sağlayabilir

 Kitlesel Online Açık Kurslardan (MOOC) elde edilen kanıtlar son derece yüksek terk oranları göstermektedir;  örneğin Harvard ve MIT tarafından sunulan Kitlesel Online Açık Kurslarda yüzde 90'ın üzerinde.

  Avrupa ve Orta Asya'da, Kitlesel Online Açık Kurslara kaydolan öğrencilerin yalnızca yüzde 5'i programı tamamlamaktadır.

 Bologna Süreci tarafından desteklenen üç yıllık lisans artı iki yıllık yüksek lisans programına geçişin, Cappellari ve Lucifora 2009 çalışmasının İtalya’da ve Cardoso ve diğerlerinin çalışmasının Portekiz’de ortaya koyduğu gibi, özellikle iyi performans gösteren zayıf sosyoekonomik geçmişe sahip öğrenciler arasında yüksek öğrenime olan talebi artırdığı gösterilmiştir.

 

Sağlık risk faktörlerinin yaygınlığı, Avrupa ve Orta Asya'daki birçok ülkede endişe verici düzeydedir.

 Rusya Federasyonu, Moldova, Ukrayna ve Batı Balkanlar'da obezite, sigara ve aşırı alkol tüketimine ilişkin yaygınlık oranları yetişkin nüfusun yüzde 20'sini aşmaktadır..

 Bu risk faktörlerini azaltmada en etkili olan politikalar kritik ürünlerin fiyatlarını yükseltmektedir.

 Yüzlerce çalışma, vergilerin ve fiyatların sigara tüketimi üzerindeki etkilerini belgelemektedir.

 Yüksek gelirli ülkelerde, fiyatlardaki her yüzde 10'luk artış tüketimi yüzde 4 azaltırken, düşük ve orta gelirli ülkelerde tüketim yaklaşık yüzde 5 azalmaktadır.

 Bölgedeki birçok ülke, vergileri arttırarak tütün tüketimini azaltmada önemli ilerleme kaydetmiştir.

 Türkiye, tütün ürünlerine uygulanan vergi oranlarını arttırarak 2003 ile 2013 yılları arasında tütün tüketimini önemli ölçüde azaltmıştır.

 Bununla birlikte, kişi başına düşen gelirin yükselmesi tütün kontrol çabalarını zayıflatmış ve sigara satışları 2013 yılında yeniden artmaya başlamıştır.

 Rusya Federasyonu, 2010'dan beri tütün vergilerini artırmaktadır.

 Diğer nüfus düzeyindeki politikalarla birlikte, bu düzenli artışlar, 2009 ve 2016 yılları arasında yetişkinler arasında sigara içme yaygınlığında yaklaşık yüzde 9'luk bir düşüşe katkıda bulunmuş olabilir.

 Tütün vergilerini artıran diğer ülkeler arasında Azerbaycan, Kazakistan ve Karadağ yer almaktadır.

Bu artışlara rağmen, sigara fiyatları Doğu Avrupa ve Orta Asya'da halen Batı ve Kuzey Avrupa'ya göre çok daha uygundur.

 

Alkollü içeceklere olan talebin fiyatlara duyarlılığı tütüne olan talebin duyarlılığına göre daha fazla görünmektedir.

 Çoğu ülkedeki vergilendirme seviyeleri, alkol için tütüne göre çok daha düşüktür.

 Alkol fiyatlarında yüzde 10'luk bir artışın tüketimi yüksek gelirli ülkelerde yüzde 5,1-7,7, düşük ve orta gelirli ülkelerde yüzde 6,4 oranında azalttığı belgelenmiştir.

 Damıtılmış içki tüketimi, diğer alkollü içeceklerin tüketimine göre fiyatlara daha duyarlı görünmektedir.

   Ukrayna'da, 2008 ile 2016 yılları arasında enflasyona göre  düzeltilmiş damıtılmış içki fiyatının iki katına çıkması, satışlarda yüzde 63'lük bir düşüşle ilişkilendirilmiştir.

 Yüksek gelirli ülkelerde, aşırı alkol tüketenler, fiyat artışlarına hafif ve ılımlı alkol tüketicilerine göre daha az cevap veriyor gibi görünmektedir.

Yüksek yatırım getirisi sağlayan iki strateji öne çıkıyor:

 aşırı sodyum (tuz) ve yapay trans yağ alımını azaltmak.

  Bunların her ikisi de hükümetlerin ve gıda endüstrisinin, özellikle trans yağların kullanımını yasaklamak da dahil olmak üzere, işlenmiş gıdanın tuz  ve yağ içeriğini kademeli olarak azaltma çabalarını gerektirmektedir.

Avrupa ve Orta Asya'daki birçok ülke trans yağları zaten yasaklamış durumdadır.

 Danimarka bunu 2003'te yasaklarken, onu 2008'de İsviçre, Avusturya, İzlanda, Macaristan, Slovenya ve Norveç izledi.

 Bölgedeki çoğu ülke yaşlanan nüfusa sahiptir.

 Birleşmiş Milletler'e göre 2040 yılına kadar Batı Avrupa nüfusunun yüzde 28'i ve Orta ve Doğu Avrupa nüfusunun yüzde 25'i 65 yaşın üzerinde olacaktır.

 Türkiye'de nüfusun yüzde 20'si 65 yaşın üzerinde olacaktır.

Orta Asya, yüzde 10’luk bir oran ile, 65 yaş üzerindeki nüfusun payının nispeten küçük olduğu tek bölge olacaktır.

 Huzurevlerinde yaşayan yaşlılar arasındaki meydana gelen ölümler, 26 yüksek gelirli ülkenin bir kesitinde toplam COVID-19 ölüm sayısının yüzde 47'sini oluşturmaktadır

 31 Aralık 2018 itibarıyla, Türkiye'de her biri ortalama 3.000 kişiyi kapsayan 26.252 ASM bulunmaktadır

 Jamaika'da yapılan iki çalışma, büyüme geriliği yaşayan çocuklar için ilk yıllarda sağlanacak uyarımın, biliş, eğitim başarısı, istihdam ve yetişkin kazançlarında uzun vadeli kazanımlar sağladığını ve programın bitiminden 20 yıl sonra şiddet davranışlarında azalmaya yol açtığını bulmuştu.

 Erken yaştaki beslenme müdahalelerinin fayda maliyet oranının 15: 1 ve geri dönüş oranının yüzde 17 olduğu tahmin edilmektedir.

Örneğin Rusya Federasyonu'nda 15 yaşındaki bir çocuğun 60 yaşına ulaşma olasılığı bir erkek için yüzde 72, kız için ise yüzde 89’dur ve aradaki fark 17 puandır.

 Sürükleyici etkenleri sosyal ve ekonomik olabileceğinden dolayı, bunu azaltmaya yönelik politikaların çok boyutlu olması gerekecektir.

İnsan sermayesi, ekonomik kalkınmanın temel bir unsurudur:

İnsanlarının eğitim ve sağlık durumları zayıf ise hiçbir toplum ilerleyemez.

Eğitimli ve sağlıklı vatandaşlar daha üretkendir ve ülkelerinin kalkınmasına yardımcı olurlar; İnsan sermayesindeki farklılıklar, ülkeler arasında  ve zaman içinde gelir düzeylerindeki farklılıkların çoğunu açıklar.

COVID-19 insan sermayesini doğrudan etkilemiştir.

 

Okulların kapatılması çocukları ve genç yetişkinleri anlamlı öğrenmeden mahrum bırakmıştır ve hastalık milyonlarca insanı ölümüne ve hastalanmasına sebep olmuştur.

 Salgın sonrasında toparlanma için insan sermayesine güçlü yatırım yapılması gerekecektir.

 Hükümetler bu yatırımı teşvik etmede önemli bir role sahiptir çünkü bireyler ve aileler gerekli finansmanı elde edemeyebileceklerinden veya yatırımın getirilerini hafife alabileceklerinden dolayı kısa vadede belirgin olmayan ve sadece genel toplumsal düzeyde ortaya çıkan insan sermayesine yetersiz yatırım yapabilir.

 Herhangi bir yatırımın etkili olabilmesi için insan sermayesinin ölçülmesi esastır; yatırımların en çok nerede ihtiyaç duyulduğunu belirleyebileceğinden dolayı referans olarak bir pandemi öncesi kriterine sahip olmak önemlidir.

 2018 yılında Dünya Bankası mevcut sağlık ve eğitim sonuçlarındaki gelişmelerin yeni nesil çalışanların üretkenliğini nasıl şekillendirdiğini vurgulamak için tasarlanmış bir endeks olan İnsan Sermayesi Endeksini (HCI) kullanmaya başladı.

 Bu rapor, bölgeyle ilgili ek boyutlar hakkında veri ve analiz sağlayarak Avrupa ve Orta Asya'daki ülkelerde salgın öncesi insan sermayesinin daha eksiksiz bir resmini sunmaktadır.

 Eğitim analizi, sadece temel eğitimi dikkate alan küresel HCI ile aynı bileşenleri esas almaktadır ve aynı zamanda kaliteye göre uyarlanmış yüksek öğrenim süresinin bir ölçüsünü içermektedir.

Sağlık analizi, çocuklarda büyüme geriliğini ve yetişkin hayatta kalma oranını sağlık durumu için gösterge olarak kullanan küresel HCI bileşenini üç yetişkin sağlık risk faktörünü de ekleyerek daha da genişletmiştir: obezite, sigara ve aşırı alkol tüketimi.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

  BİR MATEMATİK YAPIMCISI VAR Neden hiçbir şey yok değil de var?   Bu soruya dinin verdiği cevap “Tanrı dünyayı yarattı, onun için bir...