COVID-19 VE İNSAN SERMAYESİ - 1
COVID-19 pandemisi, küresel ekonomiyi son seksen
yıllık dönemin en derin resesyonuna sürükledi.
Avrupa ve Orta Asya bölgesindeki yükselen
piyasaların ve gelişmekte olan ekonomilerin GSYH’sının 2020 yılında yüzde 4,4
daralması bekleniyor.
Artan
yurtiçi salgınlar ve pandemiyle ilgili kısıtlamaların iç talepteki düşüşü
artırması, şiddetlenen arz kesintileri ve duran imalat ve hizmet
faaliyetleri nedeniyle 2020'nin ilk yarısında bölgesel üretim çöktü.
Yıl
sonu itibariyle, günlük 3,20$’lık yoksulluk sınırını esas aldığımızda, tahminler
bölgenin yükselen ve gelişmekte olan ülkelerinde ilave 2,2 milyon kişinin
daha yoksulluğa sürüklenebileceğini tahmin etmektedir.
Üst orta gelirli ülkelerde geleneksel olarak
kullanılan 5,50 dolarlık yoksulluk sınırı esas alındığında, bu rakam 6
milyona kadar çıkabilecektir.
COVID-19 pandemisi Avrupa ve Orta Asya
bölgesinde insan sermayesini doğrudan vurmuş, hem eğitimi hem de sağlığı
olumsuz yönde etkilemiştir.
Okulların kapatılması, eğitim süresinde üçte bir
ile bir tam okul yılı arasında bir öğrenme kaybına açabilecektir; ayrıca
dezavantajlı geçmişten gelen öğrencileri orantısız bir şekilde etkileyerek
eşitsizlikleri daha da ağırlaştırabilecektir.
Macaristan ve Hırvatistan temel eğitim alanında
iyi göstergelere sahiptir ancak yüksek öğretimde geride kalmıştır.
Sağlık ve eğitim göstergeleri her zaman
birbirleriyle ilintili değildir.
Rusya eğitimde en yüksek değerlere sahip ülkelerden
birisidir ancak kısmen yüksek sigara kullanımı ve aşırı alkol
tüketimi seviyelerinden dolayı bölgede sağlık değerleri en düşük
ülkelerden birisidir.
Bununla birlikte, çalışma alanlarında güçlü bir
cinsiyet farkı mevcuttur ve fen, teknoloji, mühendislik ve matematik
(STEM) alanlarında kadınların varlığı erkeklere göre halen önemli ölçüde daha düşüktür.
Bu fark önemli sonuçlar doğurmaktadır çünkü STEM
disiplinlerinden mezun olanların işgücü piyasasına katılma ve daha yüksek ücretler
kazanma eğilimi daha fazladır.
Sigara kullanımındaki ve aşırı alkol
tüketimindeki cinsiyet farkı oldukça belirgindir ve her iki davranış da
erkekler arasında daha yaygındır.
Sonuç olarak, özellikle Rusya ve Doğu Avrupa'da
olmak üzere bölge genelinde erkeklerin ölüm oranları kadınlara göre daha
yüksektir.
İnsan sermayesi birikiminin kalkınma için önemli
olduğu gerçeği, bu çabanın aciliyetini daha da vurgulamaktadır.
Esasen, kişi başına düşen gayrısafi yurtiçi
hasılada (GSYH) ülkeler arasında kaydedilen farklılıkların yüzde 10-30'u, insan
sermayesindeki farklılıklara bağlanabilir.
İnsan sermayesindeki farklılıklar çok uzun
vadeli etkilere sahiptir:
1900 yılında ilkokul seviyesinde okullaşma
oranlarında kaydedilen farklılıklar, 2000 yılında kişi başına düşen GSYH'deki
farkın büyük kısmını açıklamaktadır.
1918 grip salgını sırasında doğan çocukların
eğitim ve sağlığı üzerindeki uzun vadeli etkilerinin gösterdiği gibi,
günümüzde salgın nedeniyle ortaya çıkan insan sermayesi birikimi farkları,
sadece ülkeler için değil aynı zamanda bireyler için de uzun süreli
etkilere sahip olabilir.
2018 yılında Dünya Bankası İnsan Sermayesi
Projesini başlattı.
Projenin ana bileşenlerinden biri İnsan
Sermayesi Endeksidir (HCI) .
HCI, doğduğu ülkede hüküm süren zayıf
eğitim ve kötü sağlık riskleri göz önüne alındığında, bugün doğan bir
çocuğun 18 yaşına geldiğinde sahip olmayı bekleyebileceği beşeri sermaye
miktarını ölçer.
HCI, üç bileşen aracılığıyla doğumdan
yetişkinliğe kadar olan süreci ölçüyor:
• Çocukların doğumdan okul çağına (5 yaş)
kadar hayatta kalıp kalmadıklarına dair bir ölçü
• Beklenen temel eğitim (ilk ve orta öğretim)
süresinin (yıl) Kaliteye göre ayarlanmış bir ölçüsü
• İki geniş kapsamlı sağlık ölçüsü: çocuklarda
büyüme geriliği oranları ve 15 yaşından 60 yaşına kadar yetişkin
sağkalımı.
Bölgenin
küresel anlamda nispeten iyi bir konumda bulunması, bölge içindeki önemli
farklılıkları gizlemektedir.
Ortalama olarak, bölgede en iyi performans gösteren
ülke olan Finlandiya'da 2019'da doğan bir çocuk, tam eğitimli ve optimum sağlık
durumundaki bir yetişkinin üretkenliğinin yüzde 79'una ulaşmasını
bekleyebilmektedir.
Öte yandan, bölgenin en kötü performans gösteren
ülkesi olan Tacikistan'da doğan bir çocuk, bu ölçütün ancak yüzde 50'sine
ulaşabilmeyi bekleyebilmektedir.
Ülkeler içinde coğrafi bölgeler ve sosyoekonomik
statü dilimlerinde (beşte birlik) de önemli farklılıklar vardır - öyle ki
bazı ülkelerde, çocukların hayatta kalması ve beklenen eğitim süresindeki
en üst ve en alt sosyoekonomik beşte birlik dilimler arasındaki
fark, ülkeler arasında gözlemlenen farklardan daha büyüktür; örneğin
Türkiye, Arnavutluk ve Moldova.
Dilimler arasında insan sermayesi sonuçları
bakımından görülen farklılıklar büyüktür:
İnsan sermayesi sonuçlarındaki toplam farkın üçte
biri, ülkelerin kendi içlerinde bu dilimler arasındaki farkı
yansıtmaktadır.
Örneğin Türkiye’de, en yüksek ve en düşük
sosyoekonomik durum dilimleri arasındaki fark neredeyse Finlandiya ve
Tacikistan’ın ortalama HCI endeks değerleri arasındaki farka eşittir.
Azerbaycan’da en yüksek ve en düşük dilimler
arasındaki fark önemli ölçüde daha düşüktür.
Finlandiyalı
çocukların beklenen eğitim süresi 13,7 yıldır, aldıkları eğitimin kalitesi
en iyi karşılaştırma ölçütünün yüzde 85’i kadardır ve 60 yaşındaki
yetişkin sağkalım oranı yüzde 93’tür.
Finlandiya büyüme geriliği oranlarını
bildirmemektedir; bunun sebeplerinden birisi bu oranların çok düşük
olmasıdır.
Dolayısıyla, hedeflenen beş yaş altı büyüme
geriliği görülmeme oranı yüzde 100 olarak belirlenmiştir.
Finlandiya,
Tacikistan, Türkiye ve Rusya Federasyonu’nda İnsan Sermayesi Endeksinin
bileşenlerinin gerçekleşen ve hedef değerleri
HCI Bileşeni – Fin.
– Tac. – Tür. – Rus. - Hedef
Bek. Eğ. Sü.(yıl)
13,7 10,9 12,1 13,7 13,7
Eğ.
Kal. 85 62 76 80 85
60 yaş.Yet.
skal. 93 87 91 80 93
Büy.Ger.Olm.Ço. 82 94 100
(ne Rusya ne de Finlandiya için HCI’da
yok)
Toplam
HCI 0,79 0,50 0,65 0,68
Eğitimin kalitesi, kişi başına ekstra GSYH’nın yaklaşık
yüzde 46’sını sağlamaktadır; daha iyi sağlık durumu ise yaklaşık yüzde 3’ünü
sağlamaktadır.
Rusya'nın kazanımlarının büyük çoğunluğu, Rusya'nın
(sadece yüzde 80 ile) ve Tacikistan'ın (yüzde 87) Türkiye'nin (yüzde 91)
gerisinde kaldığı daha iyi sağlık durumundan (yetişkin hayatta kalma
oranlarıyla ölçülen) gelmektedir.
İtalya yüksek bir kalite puanına sahiptir, ancak
nispeten düşük bir eğitim düzeyine sahiptir ve Ukrayna düşük bir kalite
puanına ancak yüksek bir eğitim düzeyine sahiptir.
Azerbaycan, Tacikistan, Türkiye ve Özbekistan
hariç tüm bölge ülkelerinde kaliteye göre uyarlanmış yüksek öğrenim süresi
kadınlar için erkeklerden daha yüksektir.
En büyük farklar Finlandiya ve Letonya’da
kaydedilmiştir; buralarda kadınların kaliteye göre uyarlanmış yüksek
öğrenim süresi erkeklerden 0,66 yıl daha uzundur.
Bu bulgu, kız çocuklarının öğrenmeye göre uyarlanmış
eğitim sürelerinin bölgedeki hemen hemen her yerde erkeklerden daha yüksek
olduğu temel eğitimde gözlemlenen model ile tutarlıdır.
Bu anlamda, tüm eğitim kademelerinde, erkeklerin
eğitim düzeyleri kadınlara göre daha düşüktür.
Yüksek öğretim kademesinde fen, teknoloji, mühendislik
ve matematik (STEM) programlarına kaydolan kızların oranı erkeklere göre çok
daha düşüktür.
Ortalama olarak, Avrupa ve Orta Asya'daki yüksek
öğretim öğrencilerinin yaklaşık yüzde 25'i 2017'de STEM programlarına
kaydolmuştu.
Bu oran Erkek öğrenciler arasında yüzde
38; kız öğrenciler arasında ise yüzde 15 civarındaydı.
Belçika'da, STEM programlarındaki erkeklerin sayısı kadınlardan dört
kat fazladır (erkekler için yüzde 29, kadınlar için yüzde 7);
Belarus’ta erkek yükseköğretim öğrencilerinin
yüzde 58'i, kız öğrencilerin ise sadece yüzde 15'i STEM programlarından
mezun olmuştur.
Bu farklar yüksek öğretimdeki STEM programlarına kayıt
oranının erkekler için yüzde 33, kızlar için ise yüzde 18 olduğu Batı
Balkanlar’da en düşük seviyededir —ancak yine de yüksektir.
Kardiyovasküler
hastalıkla ilişkili üç sağlık risk faktörünün yaygınlığı üzerinde
odaklanmaktadır: obezite, tütün kullanımı ve aşırı alkol tüketimi.
En
düşük gelir düzeyine sahip ülkelerin bulunduğu bölgenin doğusunda obezite
özellikle yetişkin kadınlar arasında yaygındır.
Tüm
eski Sovyet cumhuriyetlerinde kadınlar arasında erkeklerden çok daha
yaygındır.
Örneğin Rusya Federasyonu'nda yetişkin
kadınların yüzde 30,4'ü ve yetişkin erkeklerin yüzde 17,4'ü obezdir.
Orta ve Batı Avrupa'da, erkeklerin ve kadınların
obezite oranları arasındaki farklar daha küçüktür ve yaygınlık erkekler
arasında biraz daha fazladır.
Avrupa
ve Orta Asya'daki yetişkinler arasında ülke geliri ile epizodik aşırı alkol
tüketiminin yaygınlığı (son bir ay içinde en az bir kez bir epizodda 60
gramdan fazla alkol tüketimi olarak tanımlanır) arasındaki korelasyon, yayılımı
yüksek olmasına rağmen pozitif görünmektedir
Kültürel normların önemli bir rol oynadığı görülmektedir:
İslam dini alkol tüketimini yasakladığından
dolayı, Müslümanların oranının yüksek olduğu ülkelerde, gelir düzeylerine
bakılmaksızın, epizodik alkol tüketicilerinin oranı çok düşüktür.
Nüfusunun büyük bölümü Müslüman olan Türkiye ve
nüfusunun büyük oranı Hristiyan Ortodoks olan Rusya Federasyonu benzer gelir
seviyelerine sahiptir ancak yetişkinler arasında aşırı epizodik alkol
tüketiminin yaygınlığı WHO istatistiklerine göre Türkiye’de yüzde 4,3
Rusya’da ise yüzde 38,8’dir —neredeyse 10 kat daha yüksek.
Kuzey
Avrupa'da aşırı alkol tüketiminin yaygınlığı yüksektir, ancak yetişkin
sağkalım oranları da yüksektir.
Bu ülkelerin -ve diğer yüksek gelirli ülkelerin-
sağlık sistemlerinin bu risk faktörlerinin sonuçlarını önemli ölçüde
tamponladığı görülmektedir.
Bölgedeki 48 ülkeden 44'ü ilköğretim öncesi
eğitim kurumlarından yüksek öğretim kurumlarına kadar tüm eğitim sistemini
kapattı.
Sonuçta, bölgedeki ülkelerin yüzde 90'ı tam
kısıtlama önlemlerini uygulamaya koydu, hareketliliği kısıtladı ve temel
ihtiyaçları karşılayanlar dışındaki işletmeleri kapattı (yalnızca Beyaz Rusya,
İsveç ve Türkmenistan tam kısıtlama önlemleri uygulamadı).
10
Eylül 2020 itibariyle, Avrupa ve Orta Asya bölgesinde en az 222.906
kişinin COVID-19 sebebiyle öldüğü tahmin edilmektedir.
COVID-19
enfeksiyonlarının hamile anneleri olumsuz etkileyebileceğine ve
erken doğumlara yol açabileceğine dair yakın geçmişte ortaya çıkarılan kanıtlar
mevcuttur ancak bu konuda bir sonuca varmak için henüz çok erkendir.
İkinci
kanal, pandemiye bağlı olarak toplumsal hayatın kesintiye uğramasından kaynaklanan
dolaylı etkilerdir.
COVID-19'un yayılmasını kontrol altına almak
için uygulanan çok çeşitli ilaç dışı müdahaleler, eğitim ve sağlık
hizmetlerinin sunulmasını kesintiye uğratmıştır.
Ayrıca ekonomik faaliyet üzerinde de çarpıcı
etkileri olmuştur ve milyonlarca hane halkı için yoksulluk riskini
artırmıştır.
Avrupa ve Orta Asya'da uygulanan kısıtlama
önlemleri ekonomik aktivitede ilk aşamada ortalama yüzde 10'luk bir azalma
düşüşle ilişkilendirilmiştir
Mart
2020'de bölgedeki hemen hemen tüm ülkeler, sosyal mesafeyi artırmak ve
hastalığın yayılmasını önlemek amacıyla tüm eğitim sistemlerini kapattı.
Bunu yapan ülkeler arasında, kaybedilen okul
günleri sayısı 38'den (Danimarka'da) yaklaşık 120'ye (Azerbaycan, Gürcistan ve
İtalya'da) kadar değişiklik göstermiştir
Okulların
kapatılmasının hastalığın yayılması üzerindeki etkisi ne olursa olsun,
okulların kapatılmasının halihazırda okula kayıtlı olan çocuklar ve genç
yetişkinler için bir öğrenme kaybına yol açacağı konusunda fikir birliği
vardır.
1916 yılında yaşanan çocuk felci salgınından; İkinci
Dünya Savaşından ve çeşitli doğal afetlerden; elde edilen kanıtlar normal
eğitimin kesintiye uğramasının uzun süreli etkileri olduğunu
göstermektedir.
Birleşik
Krallık'tan elde edilen kanıtlar, Mart-Mayıs 2020 arasında okulların
kapatıldığı dönemde, durumu daha iyi olan ailelerin çocuklarının yoksul
ailelerin çocuklarına göre evde öğrenmeye yüzde 30 daha fazla zaman
ayırdıklarını göstermektedir.
Çalışmadaki iyimser senaryo, okulların kısa süreli (üç
ay) kapalı kalacağını ve devletlerin etki azaltma çabalarının hiçbir çaba
sarf edilmemiş olsaydı yaşanacak olan karşı olgusal öğrenme kaybının yüzde
20-60'ını telafi ettiğini varsaymaktadır.
Orta senaryo, okulların daha uzun süreli kapalı
kalmasını (beş aya kadar) ve daha az etkili bir azaltma (öğrenme kaybının
yüzde 10-45 azaltılması) varsaymaktadır.
Kötümser senaryo, okulların çok uzun bir süre
kapalı kalacağını (normal bir okul yılının 10 ayının 7'si) ve azaltma çabalarının
etkisiz kalacağını (karşı olgusal öğrenme kaybının sadece yüzde 5-15'inin
azaltılması) öngörmektedir.
İyimser senaryo, okul eğitimindeki kesintinin 2019/20
eğitim-öğretim yılının sonunda yaşananla sınırlı kaldığı ve normal eğitimin
2020 sonbaharında devam ettiği bir duruma karşılık gelmektedir.
Okul eğitiminde 2020/21 öğretim yılına uzanan
bir kesinti, ülkeleri iyimser durumdan orta senaryoya çekecektir.
İyimser ve orta senaryolarda, öğrenme kaybı
bölgedeki tüm ülkelerde benzer olacaktır:
0,2–0,4 öğrenmeye göre uyarlanmış eğitim yılı.
Kötümser senaryoda, öğrenme kaybı 1,2 öğrenmeye
göre uyarlanmış eğitim yılına kadar uzayacaktır.
Azevedo
ve diğerleri, okul eğitimindeki kesintinin öğrenme eşitsizliği üzerindeki
etkisini desimüle etmektedir.
Dünya Bankası'nın Avrupa ve Orta Asya
Eğitim Küresel Uygulaması tarafından aynı simülasyon aracı kullanılarak
yapılan tahminler, uzaktan öğrenme yöntemlerinin etkililiklerinin
farklılaştığı varsayıldığında (en yoksul öğrenciler için yüzde 25,
ortalama öğrenciler için yüzde 50 ve en zengin öğrenciler için yüzde 75
etkili), öğrencilerin en zengin beşte birlik dilimi ile en yoksul beşte
birlik dilimi arasındaki okuma başarısı farkının Orta Asya'da 8-30 puan, Güney
Kafkasya'da 11-18 puan, Batı Balkanlar'da 11 puan ve Orta Avrupa'da 9 puan
artması beklenmektedir.
2003
yılında ortaya çıkan SARS salgını sırasında, Tayvan'da poliklinik ziyaretleri
yüzde 30'dan fazla azalmış ve bu düşüş birkaç ay sürmüştür.
Mayıs 2020'nin başlarında Fransız hükümeti,
uzman doktorlara başvuran hasta sayısının bir önceki yılın aynı dönemine
göre yüzde 51 azaldığını, pratisyen hekimlere yapılan ziyaretlerin ise yüzde 25
azaldığını bildirdi
Roberton ve diğerleri, çocuk ve anne ölümlerinde
pandeminin neden olduğu sağlık hizmetlerindeki aksamayla ilişkili artışlar için
üç senaryo simüle etmiştir.
İyimser senaryoda, sağlık hizmetleri arz ve
talebinin yaklaşık yüzde 5 oranında azalacağı varsayılmaktadır.
Orta senaryo, yaklaşık yüzde 10'luk bir düşüş
olacağını varsaymaktadır.
Kötümser senaryo, sağlık sistemi dışındaki
aksaklıkların da (hareket kısıtlamaları gibi) etkisiyle yaklaşık yüzde
25'lik bir düşüş olacağını varsaymaktadır.
Stuckler
ve diğerleri, 2008-09’da yaşanan Büyük Resesyonun genel ölüm oranı büyük
ölçüde sabit kalsa da Avrupa genelinde intihar ve karayolu trafik
ölümlerindeki artışlarla ilişkili olduğunu göstermektedir.
Bölgedeki
ülkelerin
(a) sağlam bir temel oluşturmak için temel
eğitimi modernize etmesi;
(b) orta öğretimin kalitesini ve anlamlılığını
iyileştirmesi ve
(c) eğitimin her iki kademesinde devam eden
eşitsizlikleri ortadan kaldırması kritik önem taşımaktadır.
Pandeminin insan sermayesi sonuçları üzerindeki
etkilerine ilişkin bölümde sunulan simülasyonların gösterdiği gibi, temel
eğitimde kayıp bir okul yılı eşdeğeri kadar olabilir.
2020'nin başlarında sınıflar uzak eğitim yöntemlerine
geçiş yaptığında, öğretmenlerin büyük bir kısmı -ABD'deki bir ankete göre yüzde
57’si uzaktan eğitimi kolaylaştırmaya hazır olmadıklarını bildirmiştir.
Çoğu öğretmen, online dijital
teknolojileri kullanmak için gerekli dijital becerilere sahip değildir.
İlk yıllardaki yüksek kaliteli eğitim müdahaleleri,
yüksek bir maliyet-fayda oranına sahiptir ve yaklaşık yüzde 13'lük yıllık
yatırım getirisi sağlayabilir.
Öğrenme
mekanlarının fiziksel özelliklerinin eğitimde ilerleme üzerinde önemli bir
etkisi vardır.
Bunun
öğrencilerin öğrenme performansındaki farklılaşmanın yaklaşık yüzde
16'sını açıkladığı tahmin edilmektedir.
Avrupa'daki ilkokulların sadece yaklaşık yüzde 30'u,
Kıbrıs, Yunanistan ve Türkiye'de yüzde 10'dan daha az payla, yüksek
düzeyde dijital donanımlı ve bağlantılı olarak sınıflandırılabilir.
Birçok
toplum koleji, bilgi teknolojisi, elektronik, muhasebe ve bankacılık gibi
yüksek talep gören alanlarda mesleki ve kısa süreli sertifikalar da
sağlamaktadır.
Bu sertifikalar ve diplomalar, özellikle
kadınlar için daha yüksek kazançlarla da ilişkilidir ve kısa vadede yüksek
yatırım getirisi sağlayabilir
Kitlesel
Online Açık Kurslardan (MOOC) elde edilen kanıtlar son derece yüksek terk
oranları göstermektedir; örneğin Harvard ve MIT tarafından sunulan
Kitlesel Online Açık Kurslarda yüzde 90'ın üzerinde.
Avrupa
ve Orta Asya'da, Kitlesel Online Açık Kurslara kaydolan öğrencilerin yalnızca
yüzde 5'i programı tamamlamaktadır.
Bologna Süreci tarafından desteklenen üç yıllık
lisans artı iki yıllık yüksek lisans programına geçişin, Cappellari ve
Lucifora 2009 çalışmasının İtalya’da ve Cardoso ve diğerlerinin çalışmasının
Portekiz’de ortaya koyduğu gibi, özellikle iyi performans gösteren zayıf
sosyoekonomik geçmişe sahip öğrenciler arasında yüksek öğrenime olan
talebi artırdığı gösterilmiştir.
Sağlık risk faktörlerinin yaygınlığı, Avrupa ve Orta
Asya'daki birçok ülkede endişe verici düzeydedir.
Rusya Federasyonu, Moldova, Ukrayna ve Batı
Balkanlar'da obezite, sigara ve aşırı alkol tüketimine ilişkin yaygınlık
oranları yetişkin nüfusun yüzde 20'sini aşmaktadır..
Bu
risk faktörlerini azaltmada en etkili olan politikalar kritik ürünlerin fiyatlarını
yükseltmektedir.
Yüzlerce çalışma, vergilerin ve fiyatların
sigara tüketimi üzerindeki etkilerini belgelemektedir.
Yüksek gelirli ülkelerde, fiyatlardaki her yüzde
10'luk artış tüketimi yüzde 4 azaltırken, düşük ve orta gelirli ülkelerde
tüketim yaklaşık yüzde 5 azalmaktadır.
Bölgedeki
birçok ülke, vergileri arttırarak tütün tüketimini azaltmada önemli
ilerleme kaydetmiştir.
Türkiye, tütün ürünlerine uygulanan vergi
oranlarını arttırarak 2003 ile 2013 yılları arasında tütün tüketimini
önemli ölçüde azaltmıştır.
Bununla birlikte, kişi başına düşen gelirin
yükselmesi tütün kontrol çabalarını zayıflatmış ve sigara satışları 2013
yılında yeniden artmaya başlamıştır.
Rusya Federasyonu, 2010'dan beri tütün
vergilerini artırmaktadır.
Diğer nüfus düzeyindeki politikalarla birlikte,
bu düzenli artışlar, 2009 ve 2016 yılları arasında yetişkinler arasında
sigara içme yaygınlığında yaklaşık yüzde 9'luk bir düşüşe katkıda bulunmuş
olabilir.
Tütün vergilerini artıran diğer ülkeler arasında
Azerbaycan, Kazakistan ve Karadağ yer almaktadır.
Bu artışlara rağmen, sigara fiyatları Doğu Avrupa ve
Orta Asya'da halen Batı ve Kuzey Avrupa'ya göre çok daha uygundur.
Alkollü içeceklere olan talebin fiyatlara duyarlılığı
tütüne olan talebin duyarlılığına göre daha fazla görünmektedir.
Çoğu ülkedeki vergilendirme seviyeleri, alkol
için tütüne göre çok daha düşüktür.
Alkol fiyatlarında yüzde 10'luk bir artışın
tüketimi yüksek gelirli ülkelerde yüzde 5,1-7,7, düşük ve orta gelirli ülkelerde
yüzde 6,4 oranında azalttığı belgelenmiştir.
Damıtılmış içki tüketimi, diğer alkollü
içeceklerin tüketimine göre fiyatlara daha duyarlı görünmektedir.
Ukrayna'da, 2008 ile 2016 yılları arasında
enflasyona göre düzeltilmiş damıtılmış içki fiyatının iki katına
çıkması, satışlarda yüzde 63'lük bir düşüşle ilişkilendirilmiştir.
Yüksek gelirli ülkelerde, aşırı alkol
tüketenler, fiyat artışlarına hafif ve ılımlı alkol tüketicilerine göre
daha az cevap veriyor gibi görünmektedir.
Yüksek yatırım getirisi sağlayan iki strateji öne
çıkıyor:
aşırı sodyum (tuz) ve yapay trans yağ alımını
azaltmak.
Bunların her ikisi de hükümetlerin ve gıda
endüstrisinin, özellikle trans yağların kullanımını yasaklamak da dahil olmak
üzere, işlenmiş gıdanın tuz ve yağ içeriğini kademeli olarak azaltma
çabalarını gerektirmektedir.
Avrupa ve Orta Asya'daki birçok ülke trans
yağları zaten yasaklamış durumdadır.
Danimarka bunu 2003'te yasaklarken, onu 2008'de
İsviçre, Avusturya, İzlanda, Macaristan, Slovenya ve Norveç izledi.
Bölgedeki
çoğu ülke yaşlanan nüfusa sahiptir.
Birleşmiş Milletler'e göre 2040 yılına kadar
Batı Avrupa nüfusunun yüzde 28'i ve Orta ve Doğu Avrupa nüfusunun yüzde
25'i 65 yaşın üzerinde olacaktır.
Türkiye'de nüfusun yüzde 20'si 65 yaşın üzerinde
olacaktır.
Orta Asya, yüzde 10’luk bir oran ile, 65 yaş
üzerindeki nüfusun payının nispeten küçük olduğu tek bölge olacaktır.
Huzurevlerinde yaşayan yaşlılar arasındaki
meydana gelen ölümler, 26 yüksek gelirli ülkenin bir kesitinde toplam
COVID-19 ölüm sayısının yüzde 47'sini oluşturmaktadır
31
Aralık 2018 itibarıyla, Türkiye'de her biri ortalama 3.000 kişiyi kapsayan
26.252 ASM bulunmaktadır
Jamaika'da
yapılan iki çalışma, büyüme geriliği yaşayan çocuklar için ilk yıllarda
sağlanacak uyarımın, biliş, eğitim başarısı, istihdam ve yetişkin
kazançlarında uzun vadeli kazanımlar sağladığını ve programın bitiminden
20 yıl sonra şiddet davranışlarında azalmaya yol açtığını bulmuştu.
Erken yaştaki beslenme müdahalelerinin fayda
maliyet oranının 15: 1 ve geri dönüş oranının yüzde 17 olduğu tahmin
edilmektedir.
Örneğin Rusya Federasyonu'nda 15 yaşındaki bir
çocuğun 60 yaşına ulaşma olasılığı bir erkek için yüzde 72, kız için
ise yüzde 89’dur ve aradaki fark 17 puandır.
Sürükleyici
etkenleri sosyal ve ekonomik olabileceğinden dolayı, bunu azaltmaya yönelik
politikaların çok boyutlu olması gerekecektir.
İnsan sermayesi, ekonomik kalkınmanın temel bir
unsurudur:
İnsanlarının eğitim ve sağlık durumları zayıf ise
hiçbir toplum ilerleyemez.
Eğitimli ve sağlıklı vatandaşlar daha üretkendir ve
ülkelerinin kalkınmasına yardımcı olurlar; İnsan sermayesindeki farklılıklar,
ülkeler arasında ve zaman içinde gelir düzeylerindeki farklılıkların
çoğunu açıklar.
COVID-19 insan sermayesini doğrudan etkilemiştir.
Okulların kapatılması çocukları ve genç yetişkinleri
anlamlı öğrenmeden mahrum bırakmıştır ve hastalık milyonlarca insanı ölümüne ve
hastalanmasına sebep olmuştur.
Salgın sonrasında toparlanma için insan
sermayesine güçlü yatırım yapılması gerekecektir.
Hükümetler bu yatırımı teşvik etmede önemli bir
role sahiptir çünkü bireyler ve aileler gerekli finansmanı elde
edemeyebileceklerinden veya yatırımın getirilerini hafife alabileceklerinden
dolayı kısa vadede belirgin olmayan ve sadece genel toplumsal düzeyde
ortaya çıkan insan sermayesine yetersiz yatırım yapabilir.
Herhangi bir yatırımın etkili olabilmesi için
insan sermayesinin ölçülmesi esastır; yatırımların en çok nerede ihtiyaç
duyulduğunu belirleyebileceğinden dolayı referans olarak bir pandemi öncesi
kriterine sahip olmak önemlidir.
2018 yılında Dünya Bankası mevcut sağlık ve
eğitim sonuçlarındaki gelişmelerin yeni nesil çalışanların üretkenliğini nasıl
şekillendirdiğini vurgulamak için tasarlanmış bir endeks olan İnsan Sermayesi
Endeksini (HCI) kullanmaya başladı.
Bu rapor, bölgeyle ilgili ek boyutlar hakkında
veri ve analiz sağlayarak Avrupa ve Orta Asya'daki ülkelerde salgın öncesi
insan sermayesinin daha eksiksiz bir resmini sunmaktadır.
Eğitim analizi, sadece temel eğitimi dikkate
alan küresel HCI ile aynı bileşenleri esas almaktadır ve aynı zamanda
kaliteye göre uyarlanmış yüksek öğrenim süresinin bir ölçüsünü içermektedir.
Sağlık analizi, çocuklarda büyüme geriliğini ve
yetişkin hayatta kalma oranını sağlık durumu için gösterge olarak kullanan
küresel HCI bileşenini üç yetişkin sağlık risk faktörünü de ekleyerek daha
da genişletmiştir: obezite, sigara ve aşırı alkol tüketimi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder